Muaviye bin Ebu Süfyan, Niccolò Machiavelli, Recep Tayyip Erdoğan ve Hafızanın Önemi!

 


İmam Ali’ye “Muaviye siyaseti iyi biliyor, sen ise siyaseti bilmiyorsun” denildiği, bunun üzerine İmam Ali’nin “Allah’tan korkmasaydım insanlar benim nasıl siyaset bildiğimi görürlerdi” dediği rivayet edilir. Ben-i Ümeyye’nin Ben-i Haşim’e olan kini Nemrut’un Hz. İbrahim’e, Firavun’un Hz. Musa’ya olan kin geleneğini sürdürür, devam ettirir.

Floransalı Niccolò Machiavelli, iktidarın ahlak vb. siyaset üstü değerlere bağlı kalmamasını öğütler. İktidar tek kutsaldır, kutsalın bilfiil kendisidir. Siyasette bu kutsala erişmenin en temel aracıdır. Tanrısal bir sorgulanamazlık, hesap vermezlik vardır bu iktidarda. Dolayısıyla iktidara çıkan her siyaset meşrudur-iyidir-legaldir(-sevaptır); böylesi bir iktidarı onaylamayan, sorgulayan, yavaşlatan, ayak bağı olan her tavır-söylem-eylem gayr-i meşrudur-kötüdür-illegaldir(-günahtır).

Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman dönemleri Ben-i Ümeyye’nin Peygamber Efendimizin (salavat) Arap toplumunda yaptığı İslam Devriminin etkisini zayıflatma siyasetidir. İmam Ali, İmam Hasan dönemleri Kerbela faciasına giden yolda Ben-i Ümeyye iktidarına bilfiil muhalefet dönemidir. Ve Kerbela! Kanın kılıca üstün geldiği kırılma.

Peygamber Efendimiz (salavat) vefat ettiğinde emanet Ehl-i Beyt’e teslim edilseydi, Muaviye ve oğlu Yezid (Allah’ın laneti her ikisinin üzerine olsun), İslam Devrimine karşı Nemrut’un Hz. İbrahim’e, Firavun’un Hz. Musa’ya karşıt olduğu kadar karşıt Ben-i Ümeyye iktidarını kurabilir miydi?

Meselenin bamteli Peygamber Efendimizin (salavat) Arap toplumunda yaptığı İslam Devrimiyle somutlaştırdığı, insanların yeryüzünde hangi sınırlara riayetle nasıl yaşayacaklarını belirleyen ilahi kaynaklı iktidarına karşı Nemrut’un, Firavun’un, Ben-i Ümeyye’nin, Niccolò Machiavelli’nin ilahi kaynaklı olmayan iktidarı ayrımında. İktidar ilahi kaynaklı olmayınca hesap verilecek bir yer kalmıyor. Daha basit söylemeye çalışırsak; Peygamber Efendimizin (salavat), İmam Ali’nin, İmam Hasan’ın, İmam Hüseyin’in iktidarlarında, onların üstünde Allah (c.c.) vardır hesap verilecek; ancak Nemrut’un, Firavun’un, Muaviye’nin, Yezid’in, Niccolò Machiavelli’nin iktidarlarında Allah (c.c.)’ın yeri Nemrut, Firavun, Muaviye, Yezid tarafından doldurulur. Allah’tan emanet aldığı iktidarla hesap vereceğini bir an bile unutmadan yeryüzüne hükmeden iktidarla; emanet almadığını hesap vermeyeceğini iddia ederek yeryüzüne hükmeden iktidar ayrımı.

İlahi kaynaklı, Hakk olan iktidarla; kerameti kendinden menkul iktidarın farkını anlamak yeryüzündeki biz insanevlatlarının en büyük sınavıdır. Birinde peygamberler, imamlar toplumun yöneticisi olur. Manevi-ruhi üstünlükte, ilimde onlardan iyisi yoktur. Diğerinde halifeler, sultanlar, padişahlar, reisler toplumun yöneticisi olur. Ne bir ilimleri vardır; ne manevi-ruhi bir üstünlükleri. Yazının başına dönecek olursak, İmam Ali’yi Muaviye’nin karşısında sınırlandıran ölçüler-kurallar vardır. Muaviye’nin böylesi ilahi kaynaklı kuralları-ölçüleri yoktur.

Geldik günümüze. T.C. Başkanı R.T. Erdoğan petrodolar zengini Katar’ın evsahipliği yaptığı FIFA WorldCup 2022 açılışında 20 Kasımda Mısır darbecisi Sisi ile oldukça samimi bir el sıkıştı. Fotoğrafı Siyonist-Kapitalizm futbol ilişkisi; dolar-petrol ilişkisi; Arap Baharı’nın İhvancı kanadı AKP ile Katar’ın, Selefi kanat Suud-Bae desteğiyle Mursi’yi deviren Sisi darbesi ilişkisi; Arap ülkeleri ve Azerbaycan, Türkiye başta olmak üzere MENA’daki İslam ülkelerinin İsrail’le normalleşme açılarından konuşmakta mümkün.

Günü yarınla Hakk üzere bağlayabilmek için günü dünle ilişkilendirmek gerektiğine inananlardanım. Yarın için olan kavganın ana mühimmatının dünde gömülü olduğuna inananlardanım. Düne boşveren, dünü halledilmiş görenleri mazur görmenin; yarın kavgasında günün iktidarından nemalananların çıkarına olduğuna inananlardanım. Dünsüz yarın ve sadece bugün satıcılarının zaman tuzağına düşmenin bugün muhaliflerine zerre faydası olmadığına inananlardanım. Bu sebepledir ki, R. T. Erdoğan’ın parlamasıyla Metin Yüksel’in şehadetini, Sedat Yenigün’ün şehadetini ayrı düşünemiyorum. İran İslam Devrimi sonrası Atatürk T.C.’sinin bütün halkçı tonundan arındırılıp Kapitalistleştirilmesiyle Fethullah örgütünün bağlantısını sorgulamadan edemiyorum. Erbakan Hoca’ya çelme takan Abdüllatif Şener’i, Abdullah Gül’ü, Bülent Arınç’ı affedemiyorum. Ah Irak Tezkeresi ah (ama Bağdat bombalanır)… R. T. Erdoğan’ın AB’ci AKP’sinin devletin Ulusalcı-Atatürkçü damarına karşı Fethullah örgütüyle kurduğu ittifakı unutamıyorum. Arap Baharını fırsat bilip bütün bu kirli ittifaklarla elde edilip sürdürülen iktidarın kalıcılığının sağlanması için Musul’a Kerkük'e Şam’a Halep’e plaka takma çabalarını (kanlı kanlı) unutamıyorum. Suriye’de çıkartılan savaşın Siyonist Kapitalizmin çökebileceğini, Allah var gam yok imanımızı tazelediğini hatırlıyorum. Arap baharında sulara gömülen Amerika’nın gölgesinde hilafet hayallerinden sonra Fethullah örgütüyle R. T. Erdoğan’ın çatışmasını unutamıyorum. AKP’nin Erdoğan karşıtı damarının tasfiyesiyle AKP’nin Ulusalcı-Atatürkçü damarla kucaklaşıp 15 Temmuz’u savmasını hatırlıyorum. Mavi Marmara katili İsrail için Beştepe’de askeri tören, 15 Temmuz’un finansörü BAE ile normalleşme hatırlıyorum. Sisi, İhvan, Rabia mı? Hamas’ın siyasi kanadının bile Suriye olaylarında tersköşe yapılabildiğini gördükten sonra Muaviye bin Ebu Süfyan, Niccolò Machiavelli, Recep Tayyip Erdoğan bağlantısını hatırlatıyor o fotoğraf bana. Hafıza devrimci bir güçtür!

Comments

Popular posts from this blog

Otuzüçümde Kıranşal